|
Tüm hakları saklıdır. © 2008 - Samsun Beşiktaşlılar Derneği |
|
Derneğimiz - Şehrimiz - Yönetim Kurulu - Tüzük - Üyelik - İletişim |
|
Derneğimiz |
|
Şehrimiz |
|
Yönetim Kurulu |
|
Tüzük |
|
Üyelik |
|
İletişim |





|
Amazonlar Diyarı Samsun
Cumhuriyet'e giden yolda ilk adımın atıldığı kente, müze gemi Bandırma Vapuru, Atatürk Anıtı, İlkadım Anıtı ve Atatürk Müzesi damgasını vuruyor.
MÖ 7. yüzyılda “Amisos” adıyla kurulmuş bir koloni kenti olarak bilinen Samsun, Orta Karadeniz Bölgesi’nde Kızılırmak ve Yeşilırmak’ın denize döküldüğü bölgede yer alıyor. Tarihin her döneminde önemini sürdüre gelmiş bir kent olan ve Büyük Önder Atatürk ile 18 kader arkadaşının, 19 Mayıs 1919’da Bandırma Vapuru ile kente gelişlerinin ardından Milli Mücadele’nin ilk kıvılcımının ateşlendiği yer olma özelliği de taşıyan Samsun, bu yönüyle de ilgi çekiyor. Denizi, yemyeşil yaylaları, gölleri, ırmakları ve şifalı kaplıcalarının yanı sıra Türkiye’nin en önemli sulak alanlarının başında gelen Kızılırmak Deltası ile turizme çeşitlilik sunan Samsun, müzeleriyle de kentin binlerce yıllık geçmişini ve uygarlıkları gözler önüne seriyor.
"SAMSUN" ADININ MENŞEİ
"Samsun" adının Yunanca "Amisos" kelimesinden gelme olduğu sonundaki "Os" veya "S" ekine bakılarak ileri sürülmüşse de, kelimenin kökeninin eski Yunan öncesi döneme dayanmasının daha kuvvetli bir ihtimal olduğu belirtilmiştir. Bu durumda Amisos adının deniz yoluyla gelen Yunanlılar tarafından verilmiş bir ad değil, komşu şehir Amasia (Amasya) gibi, Anadolu menşeli bir kelime olduğu anlaşılmaktadır.
Bugün kullandığımız şekilde "Samsun" adının ortaya çıkışının XII. ve XIII. yy. daki Türk hakimiyetine dayandığı, Batı kaynaklarında ise bunun "Sampson" şeklinde geçmeye başladığı görülmektedir. Gerek Samsun ve gerek Sampson şeklindeki söylenişlerin Amisos'tan geldiğine de şüphe yoktur.
Osmanlılar devrinde şehrin adı Samsun olarak anılmış, fakat sancak adı olarak Canik ismi kullanılmıştır.
TÜRK HAKİMİYETİNDEN ÖNCE SAMSUN
Samsun Bölgesinde ilk insan izlerinin Tekkeköy'de ortaya çıktığı tespit edilmiştir. Buradaki mağaralarda ve düz yerleşim yerlerinde yapılan kazılarda Paleolitik (Eski Taş Devri- M.Ö. 600.000 10.000) ve Mezolitik (Orta Taş Devri-M.Ö. 10.000-8000) çağa ait eserler bulunmuştur.
Samsun Bölgesinin M.Ö. 5. bin sonunda başlayarak Kuzey Yunanistan, Bulgaristan ve Ege adaları ile sıkı bir ilişki içinde olduğu, bu ilişkilerin kıyı gemiciliği ile sağlandığı ve Geç Kalkolitik çağda (M.Ö. 3500-3000) bu ilişkilerin orta Anadolu'ya kadar uzandığı tespit edilmiştir.
Bu bölgedeki açık hava yerleşmelerine en erken Geç Kalkolitik çağda (M.Ö. 4000-3200) rastlanır. Geç Kalkolitikten Demir çağına (M.Ö. 1200-600/580) kadar uzanan zaman dilimi içinde yörede tespit edilen yerleşme sayısı 80'e yakındır. Bunlardan Geç Kalkolitik-İlk Tunç çağına M.Ö. (3200.2100) tarihlenen yerleşmeler Bafra, Kavak, Havza dolaylarında, Orta Tunç çağına M.Ö. (2100-1600) tarihlenen yerleşmeler ise Bafra'nın batı ve güneyinde yoğunluk kazanır.
Geç Kalkolitik ve Tunç çağlarının tespit edildiği Tekkeköy, Dündartepe, Kaledoruğu ve İkiztepe'de yapılan bilimsel kazılarda tüm yerleşmelerin köy karakterinde olduğu ve küçük topluluklar tarafından kurulduğu anlaşılmıştır. Halk ahşap evlerde oturmakta avcılık, balıkçılık ve hayvancılık yaparak geçimlerini sağlamaktadır.
Hititler'in başkenti Boğazköy'de bulunan tabletlerden öğrenildiğine göre de Son Tunç Çağı'nda (M.Ö. 1600-1200) bu bölgede yabani bir kavim olan Gaşkalar'ın oturduğu belirtilmektedir. Bu kavim Hitit ülkesine sık sık akınlar düzenlemiş M.Ö. 15.yy. başlarında Boğazköy'ü ele geçirip yakıp yıkmışlardır.
Grek mitolojisi ve antik yazarların notlarından anlaşıldığına göre Greklerin Karadeniz kıyıları hakkında M.Ö. 8.yy. sonunda bilgi sahibi oldukları görülmektedir.
M.Ö. 8. yy. sonunda Kafkaslar yoluyla Doğu Anadolu Bölgesi'ne giren Kimmer'ler, Güney Karadeniz kıyılarında yaşayan halklar üzerinde büyük etkiler bırakmışlardır. M.Ö. 7. yy'ın ilk çeyreğinde, Frig devletini yıkan Kimmerler'den bir kol Karadeniz Bölgesi'ne yönelerek, Sinop'u tahrip ederler; daha sonra bu bölge, Kimmerler'in ana yerleşme merkezi olur. M.Ö. 6. yy. başında Kimmerler giderek güçlerini kaybederler.
Grekler, Amisos yöresine geldiklerinde Kızılırmak ile Terme arasında yaşayan ve Beyaz Suriyeli yahut Kappadokia'lı adını verdikleri bir halk ile karşılaşırlar. Ancak yeterli yazılı belge olmadığından bu yörede yaşayan halkın çok karışık olduğu kabul edilmektedir. Kızılırmak'ın batısındaki bölgede Greklerin Paphlagonlar dediği halk yaşamakta, Themiskyra'dan (Terme) doğuya doğru ise Amazonlar, Khalybler, Tibarenoslar ve Mossynoikoslar adı verilen halk toplulukları bulunmaktadır.
Antik kaynakların bildirdiğine göre Amisos, Greklerden önce kurulmuş bir yerleşme idi. Amisos'un ilk adının Enete olduğu bildirilmektedir. Daha sonra Miletos'lular tarafından bu yerleşme M.Ö. 6. yy. başında zapdedilerek kolonize edilir. M.Ö. 6. yy. ilk yansında Kappadokia'lılar gelip Amisos'a yerleşirler. M.Ö. 6. yy. ortasında Kappadokia'lı lider; Phokaia'lıların (Bugünkü Foça Şehri) Amisos'ta yerleşmelerine izin verir. M.Ö. 437'de daha önce Atina'dan Sinop'a gelenlerden bir grup Athenokles liderliğinde Amisos'a yerleşir ve adını Peiraieos olarak değiştirir. Amisos kentini kuran Grekler, diğer kentlerde olduğu gibi cadde ve sokaklar, meydanlar, evler, tapınaklar, dini ve sivil yapılar inşa etmiş kent meydanlarını heykellerle süslemişlerdir.
M.Ö. 6. yy. ortalarında Persler'in Anadolu'yu egemenlikleri altına alması sonucu Amisos'un da diğer Grek şehirleri gibi Pers'lere vergi ödedikleri tahmin edilebilir. M.Ö. 4. yy. başlarında Amisos, Kappadokia Satrabı Damates tarafından alınır ve böylece Pers egemenliği altına girer. Büyük İskender'in M.Ö. 334'te Persler'i yenmesiyle Anadolu'daki Pers egemenliği sona erer ve Amisos'a bağımsızlık verilir.
Büyük İskender'in ölümünden sonra İskender'in katibi Eumenes'e Kappadokia ile Paphlagonia-Pontus satraplığı verilir. Eumenes'in ölümünden sonra Kassandros M.Ö. 315'te Amisos'u kuşatır. Antigonos, yeğeni Ptolemaios'u göndererek şehri kurtarır ve satraplığı tekrar kurar.
Amisos M.Ö. 302'de Pontus Kralı Mithridates Kitistes zamanında Pontus egemenliği altına girer. Pontus Kralı Mithridates II (255-220) zamanında Amisos zaptolunur. Mithridates Filopator'un M.Ö. 120'de öldürülmesi üzerine , karısı Laodikeia Stefan Gölü (Ladik gölü) kenarında Laodikeia (Ladik) adlı yeni bir başkent kurdurur. Amisos, Mithridates VI. (120-63) zamanında en parlak dönemini yaşar. Şehrin yakınına ayrı surlarla Eupatoria adlı yeni bir mahalle yaptırır. Pontus Krallığı ile Roma İmparatorluğu arasında uzun süren savaşlar süresinde, Roma generallerinden Lucullus Amisos önüne gelince şehrin teslim olmasını ister. Ancak Amisos'lular bu teklifi rededer. Şehrin hücumla zapt edilemeyeceğini gören Roma generali askerlerini Eupatoria banliyösü etrafına toplayarak burayı ele geçirir. Banliyösü düşünce Amisos tamamı ile kuşatılarak M.Ö. 71 sonbaharında ele geçer. İnsanlar öldürülmüş, yağmalanan şehir harabe haline gelmiştir. Lucullus hayatta kalanlara hürriyetlerini vererek şehrin yeniden yapılanması için emir verir. Lucullus'tan sonra yerine geçen Pompeius M.Ö. 64 ilkbaharında Amisos'a gelerek yeni düzenlemeler yapar. Amisos'a Saramene, Gazelonitis, Themiskyra ve Sidene bölgeleri verilir.
Mithridates'in oğlu Pharnakes II Roma'nın iç karışıklıklarından yararlanarak M.Ö. 44' te Amisos'u uzun mücadeleler sonunda fetheder. Caesar, Pharnakes II'yi Zile'de yenerek Amisos'a bağımsızlık verir. M.Ö. 44' te Caesar'ın öldürülmesiyle imparatorluğun doğusunu alan Antonius Küçük Asya'da yeni düzenlemelere gider. Amisos, Amaseia ve Neopolis şehirleriyle birlikte krallara verilir. M.Ö. 36'da Antonius, Amisos'u Tiran Straton'a verir. M.Ö. 31'de Oktavianus Antonius'u Actium'da yener ve Amisos'taki tiranı kovar. Şehre bağımsızlık verir. Çeşitli imparatorlar döneminde çıkan karışıklıklara Amisos şehri karışmaz. Roma İmparatorluğu İkiye bölününce Bizans devletinin payına düşen kent Amisos adıyla bir piskoposluk merkezi olur. M.S. 10. yy'da İmparator Konstantin Porphyrigenistos'un bir emrinde şehrin adı Amnisos olarak geçer.
TÜRK HAKİMİYETİNDE SAMSUN
İslamlığın doğuşundan sonra 863 yılında Arap ordularının saldırısına uğrayan kent, yıkılıp yağmalanır. Malazgirt Savaşından sonra Türkler Anadolu'yu yurt tutmak amacıyla yayılmaya başlarlar. 1086'da Danişmendli'ler Samsun'u kuşatırlarsa da ele geçiremezler. Ancak Samsun'un yakınında yeni bir kent kurarlar. Bundan sonra eski kente "Hristiyan Samsun" denir. Selçuklu hükümdarı Kılıç Arslan ülkesini iki oğlu arasında paylaştırdığında (1185) Müslüman Samsun, hükümet merkezi Tokat olan Rüknettin Süleymenşah'ın payına düşer. Hıristiyan Samsun ise, önce Bizanslıların, XIV.yy.'ın ilk yıllarından başlayarak da uzun süne Cenevizler'in yönetiminde kalır. Müslüman Samsun, Kösedağ Savaşından (1243) sonra sırasıyla İlhanlılar, Pervaneoğulları (1297), Candaroğulları (1322) ve Tacettinoğulları'nın (1348) denetimine girer. 1393'te Yıldırım Beyazıt tarafından alınır. Ancak padişahın Rumeli'de uğraşmasından yararlanan Kubatoğulları 1395'te şehri ele geçirir. Müslüman Samsun'u ikinci kez alan Yıldırım Beyazıt, Bulgar Kralı Mihail Yiyman'ın Müslümanlığı kabul eden oğlu Aleksandır'ı (İskender Paşa) buranın valiliğine getirir (1398). Ankara Savaşından sonra Anadolu beyliklerini yeniden canlandıran Timur, Müslüman Samsun'u Canik beylerinden Kubatoğulları'na verir(1403). Timur Anadolu'dan çekip gittikten sonra, Osmanlı Şehzadesi Süleyman Çelebi Müslüman Samsun'u Kubatoğulları'ndan alarak Taşanoğlu Ahmet Bey'e verir (1404). Süleyman Çelebi'nin İstanbul yolunda öldürülmesinden (1411) sonra toparlanıp güçlenen Kubatoğlu Cüneyt Bey, savaşta yenilgiye uğrattığı Taşanoğlu Ahmet Bey'i öldürerek Müslüman Samsun ve yöresine egemen olur(1414). Candaroğlu İsfendiyar Bey ile birleşen Tavettinoğyu Hüsamettin Bey, Samsun üzerine yürüyerek savaşta Cüneyt Bey'i öldürerek topraklarını ele geçirir(1418). Ancak daha sonda Karakoyunlular'ın Erzincan Valisi Pir Ömer'le anlaşan İsfendiyar Bey, Müslüman Samsun'u Hasan Bey'den alarak küçük oğlu Hızır Bey'i buranın valiliğine atar. Anadolu seferine çıkan I, Çelebi Mehmet her iki Samsun'u da fetheder. Cenevizliler aşağı şehri yakıp gemilerle kaçarlar. Tek yönetim altında birleştirdiği kentin valiliğini Tacettinoğlu Hüsamettin Hasan Bey'e bırakırken, Canik yöresini de oğlu Şehzade Murat'ın Amasya sancağına bağlar(1419). Murat II.'nin cülusu sırasında (1421) çıkan karışıklıklardan yararlanarak Osmanlılar'a karşı ayaklanan Tacettinoğlu Hasan Bey'le kardeşi Mehmet Yavuz bağımsızlıklarını ilan ederler ve Samsun'da ortak bir yönetim kurarlar. Canik bölgesini denetim altına almakla görevlendirilen Amasya Sancakbeyi Lala Yörgüç Paşa, Samsun'u bir kez daha Osmanlı topraklarına katar(1428). Osmanlı yönetiminde Samsun, Canik bölgesinin merkezi olarak önce Amasya'ya, sonra da Sivas'a (Paşa Sancağı) bağlanır. Kentin ağırlık merkezi Hıristiyan Samsun'dan Müslüman Samsun'a geçerken, limanı da Sinop'un gölgesinde kalır. Yavuz Sultan Selim döneminde kent, Trabzon ve Karahisar'la birlikte yeni oluşturulan Erzincan Eyaletine bağlanır(1514). Mehmet III, döneminde (1595-1603) Kazaklar'ın sürekli saldırısına uğrayarak büyük hasar gören Samsun Kalesi, daha sonra onarılarak sağlamlaştırılır ve içine yerleştirilen muhafızlarla denizden gelebilecek akınlara karşı kentin güvenliği sağlanır.
XVIII. yy.'ın ilk yarısından başlayarak Samsun ile Karadeniz'in, öteki limanları, özellikle Kırım arasında yapılan deniz ticareti kentin önemini artırır. Ancak Kırım'ın Osmanlı denetiminden çıkmasından (1774) sonra bu ticaretin gerilemesi, Samsun'u olumsuz yönde etkiler. Yörede ıslahat amacına yönelik olarak konan yeni vergilerden hoşnut olmayan eşraftan bazı kişilerin desteğini kazanan Canikli Ali Paşa, yönetime karşı ayaklanıp Samsun'u işgal eder(1779). Ayaklanmayı bastırmakla görevlendirilen Çapanogullar'ından Cabbarzade Mustafa Bey, Caniklileri Kavak'ta yendikten (1780) sonra Samsun'la yöresinde dirlik ve düzeni yeniden kurar. Bu kez de Alipaşazade Hüseyin Bey'le birleşen Mütesellim Tayyar Paşa, Samsun'da ayaklanarak Çapaoğulları'nın yönetimindeki Amasya'yı ele geçirir (1805). Erzurum Valisi Yusuf Ziya Paşa, Çapaoğulları'nın yardımıyla Tayyar Paşa kuvvetlerini Trabzon yakınlarında yener. Alipaşazade yakalanarak idam edilir. Tayyar Paşa Anapa'ya kaçar (1806). XIX. yy.'ın ilk çeyreğinde güçlenen Canikli Hazinedaroğulları Samsun ve yöresini denetimleri altına alırlar. Ancak Tanzimat'tan sonra etkisiz durumda kalan Hazinedaroğulları özellikle yüzyılın ikinci yarısında kent ve yöredeki tüm nüfuzlarını yitirirler. Bu arada Karadeniz'in buharlı gemilere açılması ve Bafra ile yöresinde nitelikli tütün ekiminin başlaması Samsun için yeni bir gelişim kaynağı olur. Kentin Türk nüfusu arttığı gibi Avrupalı tütün alıcıları ve çeşitli hammadde tüccarları da şehre yerleşmeye başlar. 1869 yılında Samsun'da büyük bir yangın çıkar. Şehrin hemen hemen tamamı kül haline gelir. Ancak zengin bir ticaret merkezi olan Samsun çabuk kalkınır. Birinci Dünya Savaşı sırasında deniz ticareti felce uğradığı için, ekonomik yönden büyük sıkıntılar çeken Samsun, Rus savaş gemilerince dört kez topa tutulur. Önemli ölçüde hasar görür (1915). 19 Mayıs 1919'da Samsun limanına 3. Ordu müfettişi olarak ayak basan Mustafa Kemal Paşa (Atatürk), Anadolu'da Kurtuluş Savaşı'nı başlatır ve kent de bu özelliği nedeniyle Kurtuluş Savaşı'nın bir simgesi durumuna gelir. XIX. yy. sonlarında Trabzon vilayetine bağlı bir mutasarrıflık olarak yönetilen Samsun, Cumhuriyetten sonra kendi adını taşıyan ilin merkezi olur. |
|
SAMSUN BEŞİKTAŞLILAR DERNEĞİ |
